8 Nisan 2014 Salı

Sarellam'ın 1. yaş macerası ve Bonjour Paris!

Bebeği 1 yaşına basacak olan her anne doğumgününe aylar kala uzun uzun düşünmeye ve en ince detayına kadar planlamaya başlar ilk doğumgünü partisini..


Bende geleneği bozmadım ve uzun uzun düşündüm :) sonunda Sare'nin zaten pek yakında bir doğumgünü parti evi olacağını ve istediği kadar çok büyük partiler yapabileceğini düşünerek, biraz da bazen kalabalıktan korktuğunu göz önüne alarak biraz farklı birşey yapmaya karar verdik..

Ve Paris biletlerimizi aldık!


İtiraf etmeliyim Paris destinasyonunu bu kadar istememde sevgili arkadaşım Özlem'in bebeği dünyalar tatlısı Ediz'le burada tatil yapıp mutlu dönmesinin de büyük etkisi var..

Bu satırlara kadar geldiyseniz ve minik bir bebeğiniz varsa aklınızdaki soruyu duyar gibiyim, eee peki nasıldı? Bu sorunun cevabı bana göre, tabii ki yalnız gezmek kadar kolay ve konforlu değildi ama bir o kadar da çok güzeldi :)

Sarenin 1. yaşıyla ilgili duygularımı uzun uzun yazmak istiyorum ama bu yazıda bebekle tatil, bebekle Paris konusunu işlemek istiyorum daha çok..

Paris ya da başka bir destinasyon fark etmez, bebeğinizle güzel bir tatil yapmanın sırrı belki de, tatili kendi zevklerinizden ziyade onun zevklerine&konforuna göre ayarlamak..

Uçak saatini onun uyku saatine denk getirip, kalkışta emzirip, ipad'e onun en sevdiği cizgi filmleri yükleyip, bir de ortası boş bir koridor bir cam kenarı koltuk alırsanız(bunun için check in yaparken biraz yalvarmak lazım ama olsun değiyor) uçak yolculuğu gayet keyifli geçiyor..
Küçük hanım ağa Sarella :p

Yine Özlem'in tavsiyesiyle Paris'de otel yerine ev kiraladık ki, bence bu yaptığımız en iyi şeydi..Bebekli bir aile iseniz ve yurtdışı tatil yapacaksanız, o daracık otel odalarında fenalık geçirmemek için en iyisi ev kiralamak..Biz airbnb'den Trocadero'da bir ev kiraladık, şansımıza da ev hem büyük, hem konforlu hem de bebek için çok uygundu..Dolayısıyla sabahları uzun uzun kalvaltı yapıp, Sare'ciğin öğlen uykusunu da bekleyip 11-12 gibi evden çıktık ve akşam 8-9 gibi eve dönüp akşam yemeğimizi hazırlayıp, Sareyi yıkayıp uyutabildik..Böylece ne Sarecik ne de biz düzenimizi bozmuş olduk..

Paris'e birlikte gittiğimiz dostlarımızla kahvaltı soframız..Ev rahatlığında uzun uzun sohbetlerimiz..

Bu seyahatten beklentimiz, Sare'nin evet bugünleri hatırlamayacak olsa da, bilinçaltına onun kendine daha güvenli, daha hümanist bir insan olmasına yardım edecek eşsiz parçalar ve ileride bakıp bakıp eğleneceği güzel fotolar bırakmaktı..Bunun için bol bol güzel parklara, bahçelere gittik, güvercinleri takip ettik, her renkten, dilden, dinden bebekle oynamasını izledik, bol bol güzel manzaralar izledik..

Zaten her yer park bahçe, çok ama çok güzel bahçeleri var, ah dedim gezerken koca şehirde doğru dürüst avm yok, şimdi Kadir abim olacaktı bu bahçeler hep avm'di hiç akıl yok bu Fransızlarda..Sakuralar açmış, herkes çimlere uzanmış, parkların yanında ışıl ışıl oyuncak gibi Carouseller.. Mutlu olmamak mümkün mü sayın seyirciler :)

**Park, bahçeleri tek tek yazmayacağım zaten muhtemelen giderken yanınıza alacağınız cep Paris gezi kitabında hepsi var :)

Jardin de Luxemburg..Bahçeler, mutlu insanlar, mutlu Sarella..
Burası özel bir park filan değil yol kenarı..Hiç bilmiyor bu işleri Fransızlar hiç..


 Eyfel, Sakuralar ve Caruosel..Beni burada bırakın :)

Parkları bahçeleri bir yana koyarsak, Paris ulaşım açısından maalesef çok çocuk dostu bir şehir değil..Metrolar çok eski olduğu için asansörü geçtim, büyük çoğunluğunda yürüyen merdiven bile yok..Yüzlerce merdiveni araba+çanta+bebek'le çıkmak hiç ama hiç kolay değil..Tabii Maclaren arabamızın hakkını yemeyeyim, pıt diye kapanıp üstüne bir de çok hafif olduğundan metroyu da azımsanmayacak ölçüde kullandık ama zorlandık..

Belki de gelecekteki okulu Sorbonne'un önünden ayrılmak istemeyen Sarella :)

Koşun güvercinlerrrr 

Chams-Elyees'in en tatlı kızı bu ağacın arkasında :)



                                                           Sare ve Elias, Elias ve Sare :)
                                       Paris'de en güzel şey ne mi? Tabii ki yine dostluk!
                                                Paris'in en tatlısı canım dostum Arzum..
İşte bizde bu parklar, bahçeler, geniş caddeler, Seine nehri derken müze hakkımızı Louvre'da değil (bütün bir gün sürecekti ve bilen bilir Sare gibi bir tipitoşun bütün gün müze gezmesi filin ipte yürümesi kadar imkansız birşeydir )Orsay'dan yana  kullandık..Çok da iyi yapmışız, en sevdiğim ressam amcalar zaten oradaydı..Müzenin sonuna doğru Sare'ciğin attığı çığlık ve yoğun emme arzusu nedeniyle(herşey dört dörtlüktü değildi tabii :)) büyük aşkım Van Gogh'un bütün eserlerini göremedim ve itiraf ediyorum çaktırmadan ağladım..Ama sonra neyse sonraki sefere artık deyip kendimi creme brulee'ye vurdum :))


                                              Socre Coeur'da(yanlış yazmış olabilirim)da emziren ana..
                                                                    Emzirmeye devam..
Eyfel'e karşı emziren ana :)

Aysegul-the emziren ana- eyfel demez, bahce demez, kilise, metro demez her yerde emzirir :)

 Sareciğin doğumgününde ise sabahtan başlayarak gittiğimiz her yerde minik görüntüler kaydettik, akşamda minik bir doğumgünü yaptık..Herşeyi düşünen anne doğumgünü süslerini taaa Fransalara götürüp, süslemeleri yapmıştı zaten sabahtan, pastamızı da aldık..Skype'dan büyüklere bağlandık ve ta ta tammm işte Sarecik bir yaşında!


Dönüş yolunda uçağımızın kalkmasına 4 saat kala metroda Sareciğin yine müthiş emme arzusu nedeniyle yaşadığımız büyük macera bize kalsın, bir şekilde tam zamanında eve vardık..

Bundan sonra bebeğimizle tatile gider miyim? Bebeğimiz olmadan hiçbir yere gitmem :))

İyi ki doğmuşsun bebeğim! Seninle nice güzel anılara..

Seni çokkkk seviyorumm..

Birlikte nice yeni rotalara :)