19 Şubat 2014 Çarşamba

Çocuğumuzu istenmeyen dokunmalara karşı uyarmak

Açıkçası bu konu aklımı kurcalayan ve nasıl anlatırım da Sarellamı bundan korurum ileride diye düşündüğüm birşeydi ki Ankara Üniversitesi bununla ilgili çocukların anlayabileceği dilde çok güzel bir görsel paylaşmış..


Maalesef ülkemizde her 4 kız çocuktan ve 6 erkek çocuktan biri cinsel tacize uğruyor..Hem de çoğunlukla en yakınları, en çok güvendikleri insanlar tarafından..

Ve yine maalesef bu tacizlerin yarattığı bunalımlar, bilinçaltlarına işlenen değersizlik duygusu ömür boyu yakasını bırakmıyor çocukların..

Bunun için çocuklarımızın daha minik bir bebekken bile anne baba bakıcı dışında alt bezlerini kimsenin değiştirmesine izin vermemeli, bakıcı varsa gerçekten güvenilecek biri olup olmadığına çok dikkat etmeli, anne babası bile olsak çocuğun özel yerlerine temizlik dışında asla dokunmamalıyız..

Ve tabii ki çocuklarımızın beden ve akıl sağlıklarını korumak için, onlara anlayabilecekleri bir şekilde bu konudan bahsetmeli ve gözlerini dört açmalarını sağlamalıyız..


Ben Sarellam biraz büyüdüğünde bu görselden de yardım alarak onu bu konuda bilinçlendirmeye çalışacagım..

Minik kuzularımızın hep çok sağlıklı ve mutlu olmaları dileğiyle..

18 Şubat 2014 Salı

Bakıcınız göründüğü kadar sağlıklı mı?

Binbir emekle dünyaya gelen ve gözümüz gibi baktığımız kuzularımızı aslında hiç tanımadığımız bir yabancıya emanet ederken, ona bakacak olan kişinin referansları kadar önemli olan hatta daha da önemli olan bir konu da sağlıklı olup olmadığı..

Sağlıktan kast ettiğim, grip olup olmaması değil tabii..Mesela Aids ya da başka bulaşıcı bir hastalığı var mı, kendi hasta olmasa bile taşıyıcı olabilir mi gibi maalesef olmasını hiç istemeyeceğimiz hastalıklar..Dışarıdan çok sağlıklı görünüyor olabilir ama acaba gerçekten öyle mi?


Bugün parkta karşılaştığım çokk eski dostlarımız, iki senedir yanlarında olan ve ikizlerine bakan bakıcılarının geçenlerde aniden ateşlenip hastaneye yattığını ve o gün aslında onun aids olduğunu öğrendiklerini anlattı üzüntüyle..Zaten prematüre doğan bebeklerinin acaba aids kaptılar mı korkusunu eminim bu satırları okuyan herkes hissetmiştir..

Bu hikaye çok uç bir örnek gibi görünse de aslında her an hepimizin başına gelebilecek türden bir hikaye..

O yüzden belki de bakıcı olarak çalışmayı düşündüğünüz kişiden en baştan, tıpkı biz işe girerken işyerlerinin istediği gibi detaylı sağlık raporu istemek..Kendi hasta olmasa bile taşıyıcı olup olmadığını öğrenmek..

O minicik kuzularımızın hiçbirinin başına böyle tatsız hikayeler gelmeden, sağlık ve huzur içinde büyümeleri dileğiyle..
                                                           Anne her yerde annedir :)

15 Şubat 2014 Cumartesi

Evin salonu oyun bahçesi

Sarellam ne zamanki ayağa kalktı ve sıralamaya başladı işte o an bizim de hayatımızda ikinci dönem başladı :)

İlk bebeklik diyebileceğim, fiziksel olarak yine yorucu olan ama bıraktığımız yerde kaldığı dönemde tüm arkadaşlarım çok şanslısın bu dönemin kıymetini bil derken ne demek istiyorlarmış artık çok net biliyorum..


Yaklaşık 1,5 ay önce Sarellam hiç emekleme girişiminde bulunmadan ayağa kalkınca beni aldı bir telaş..Neden derseniz salonumda bulunan bir sürü süs püs, oyuncaklar, arabalar, dokunsan kırılacak biblolar...Mutfakta açıkta duran kavanozlar, odasında devrilebilecek eşyalar..

Bu dönemle okuduğum tüm makaleler, kitaplar bebeğin bu dönemde gücünü bakın bu eşyayı nasıl kaldırdım, nasıl attım şeklinde göstermeye çalıştığını anlatılıyor.. Yani salonda bizim için çok değerli olan vazoyu yere atıp kırarken amacı aslında bizi üzmek ya da yaramazlık yapmak değil, kendi gücünü göstermek aslında, o nedenle bebek için çok önemli olan bu dönemde, o vazoyu kırmasından dolayı sorumlu olan o değil, biz ebeveynleri olarak o vazoyu orada bırakmaktan ve onu tehlikeye sokmaktan dolayı suçluyuz..

Ve bu dönemde bebeğe cıss sakın dokunma, onu kırarsan polis amcalar gelecek gibi şeyler söylemek aslında bilinçaltına tabuları yerleştirmekten, kalıplar sokmaktan başka bir işe yaramıyormuş..Hani hepimizin 30'larımıza geldiğimizde fark ettiğimiz, ahh neden bu bendeki garip düşünceler, davranışlar bu tabular dediğimiz tabular sanırım bunlar :)


İşte bu yüzden Sare için evi, Sare'nin biraz daha birşeyleri anlayacağı döneme kadar minik bir oyun alanına çevirdik..Ona rahatça sıralayabileceği bir ortam yaratıp, evde ne kadar kırılabilecek şey varsa kaldırdık, yerlerine oyuncaklarını koyduk, raflarına özgürce döküp saçabileceği ama toplaması bizi de üzmeyecek şeyler yerleştirdik..Neredeyse hiç halı olmayan evimizde halıya dair ne varsa bulup buluşturduk birleştirip ona düştüğünde zarar görmeyeceği bir ortam yaratmaya çalıştık.

Böylece yürümeye çalışırken bol bol poposunun üstüne düşen, oyuncakları raflardan alıp salonun öbür ucuna atan Sarecik de mutlu ben de mutluyuz :)


Arkada duran cerceve de oradan kalkarak kütüphanenin içinde yerini aldı tabii ki :)

5 Şubat 2014 Çarşamba

Bugün itibariyle 19 ay 5 gündür benim bitanecik kızımsın..

Ahh ahh neler neler vardı aklımda paylaşmak için yanıp tutuştuğum, gelin görün ki sevgili dostum tatlı iMac'im, minik bir hastalık yaşadı, iMac'lerin tedavi masrafı da biraz tuzlu olunca kredi kartının dönmesini bekledik derken ancak kavuşabildik birbirimize :)

Sarellam, minik fındığımda 10 aylık kocaman bir kız bebek oldu :)


Doğduğundan bu yana her geçen günün güzelliğini, kıymetini anlasam da işte bu ayda yine inanamadım nasıl bu kadar büyüdüğüne..

Bilmiyorum şu an farkında mısın bebeğim ama bugün itibariyle tam 19 ay 5 gündür benim bitanecik kızımsın..:)

Peki bugünlere gelirken neleri mi keşfettik beraber?

Bir kere küçük hanım bu ayını bol bol sıralama denilen bulduğun her yere tutunup, yürüyerek, park yatağın çevresini turlayarak ve türlü türlü akrobatik hareketlerle geçirdin..



Başından beri emeklemeyeceğine emindim, karakterin yerde sürünerek bir yere gitmeye hiç müsait değildi ve keza büyüklerin yapmadığı birseyi sen asla yapmazdın, nitekim de yapmadın :)

Bu ay yine bir sürü kelimeyi kattın dağarcığına..Bir turist edasıyla işine en yarayacak git, gel, su,istemiyorum gibi basit kelimeleri söylemeyi ve elinle göstermeyi öğrendin..

Hala demek zor geldiği için halana 'ada' demeyi uygun gördün ki, biz de ailece Ada ismini pek benimsedik :)

Tempo tutmayı öğrendin, babana beste yaptın(baaaa ba bababa şeklinde), evdeki kapaklardan melodik sesler çıkardın,(o kadar piyano müzik derken şaşırdık mı şaşırmadık :)

Yeni tatlar keşfettin, yemek zevkin iyice oluşmaya başladın, sevdiği ve sevmediği yemekler, tatlar olduğunu farkettin..
              Sarecik türlü türlü hallerde -ve evet sağ alttaki fotoda burnunu karıştırıyor :)

Can isimli çizgi filmde ki Can'a aşık oldun, günde en az 2 kez izleyerek hepimize 'ben Can tam 5 yaşındayımmm'diye başlayan şarkıyı ezberlettin..
                    Pasaport fotosu çekilirken yüzünü şişirince oldu mu Sare, Küçük Tayyar :)

Utanma duygun ortaya çıktı, yabancı görünce arkama saklanan minik bir şempanze oldun :)

Anne sütünü her türlü taklayı atarak emmeyi keşfettin, hatta oynadığın oyunlarla anneyi her türlü sosyal ortamda maymun edip çok eğlendin..(dikkat edersen -dik diyemedim ben o esnada kızarıp bozarmakla meşgul oluyorum çünkü :)

Evdeki kumandaları, telefonları minik kediler gibi dişlemeyi, telefonla konuşmayı çok sevdin..

Halana gelinlik baktık uzun uzun, çok şaşırdın ve eğlendin :)