8 Şubat 2017 Çarşamba

Sarellamın İlk Piyano Resitali

Burayı takip edip, Sarellamın halasıyla maceralarını duymayan bilmeyen kalmamıştır sanıyorum :)

Seray (ülkemizde sanatı öldürmeye çalışanlara inat) genç ve başarılı piyanistlerimizden..

Birkaç gün önce de CKM'de piyano resitali vardı.. Hepimiz çokkk heyecanlıydık çünkü ilk defa Caddebostan Kültür Merkezinde bir resital veriyordu Seray..


Bu özel günde Sarellam'da tabii ki halasının yanındaydı..

Dolayısıyla onunda izlediği ilk resitaldi :)



                                                                    Konser selfie'si..

Tabii ki tüm konser boyunca içeride kalamadık ama Sare parçalara çok alışık olduğu için yadırgamadı da.. Zira halası çalarken defalarca dinlemişti zaten Sarecik :)

Bu güzel resitalin sonuna doğru uyku saati geldiği için biraz zorlansa da direndi ve halasının bu güzel gününde onun yanında kaldı.. Resital bitiminde daha CKM'den çıkmadan uyuyakaldı tabii :)

4 Mayıs 2016 Çarşamba

İki kardeş arasında uçurum itinayla nasıl yaratılır?


Ben tek çocuğum, tuzum kuru şahsen. :) O yüzden duruma da çok dışarıdan tarafsızca bakabiliyorum..

Aslında olay bu haftasonu bir kitapçıda dolanırken, hemen yanıbaşımda istemsizce duyduğum bir konuşmadan çıktı. Olay tam olarak şu,  anne 8-9 yaşlarındaki oğluna çok sert bir ses tonuyla 'Bak kardeşini gözden kaçırdın, sana eksi puan yazıyorum! hemen git ve kardeşini bul, ben kitaplara bakarken onu oyala' demesiyle başladı. Duyduğum bu zalimce, evet bayağı zalimce tavır karşısında ben bile resmen sinirden zangır zangır titrerken, çocuk annesine aynen şöyle dedi 'Anne kaç defa söyleyeceğim kardeşimi sen doğurdun, o senin çocuğun ve onu gözden kaybetmemek oyalamak senin sorumluluğun benim değil. Ben yalnızca çocuğum.' Hani derler ya ağzını öpeyim, nasıl ki annesini silkelemek istediysem aynen gidip çocuğu da yanaklarından öpesim geldi. Ama anne devam etti, 'Sen abisin tabii ki bu senin sorumluluğun, kardeşine sahip çık' Aferin anne, on numara beş yıldız, çocuk artık kardeşine sahip çıkacak!

Eminim ki anne aslında kendi içinde gayet iyi niyetliydi ( Aksine inanmak istemiyorum) ama artık tembelliğinden mi, ikinciye enerjisi yetmediğinden mi sorumluluğu yıkacak birilerini arıyordu ve hemen yanıbaşında abi vardı. Çocuğunun bilinçaltına neler yaptığının farkında mı acaba?

Şimdi dönüp hemen olaya abi açısından bakalım mı? Mağazada gördüğüm kadarıyla abiyle kardeş arasında 6 ile 8 arasında bir yaş farkı vardı. Yani abi hayatının en azından ilk 6 yılını tek çocuk olarak el bebek gül bebek geçirmiş, oğluşum diye şımartılmış bir çocuktu(ülkemizde ilk çocuk erkekse aksi imkansız) muhtemelen anne hamile kalınca başına geleceklerden habersiz çok da sevinmiştir. Kardeş doğduğunda o da muhtemelen ilkokula başlamış olsa gerek, yani aslında hala çok küçükken, birden ufacık, sürekli ağlayan başka bir çocuğun sorumluluğu omuzlarına yüklenmiş üstelik artık anne babasının biriciği de değil çünkü artık iki kişiler. Ona bakması, onu oyalaması, ona abilik yapması gerekiyor çünkü o önce doğmuş. Annesi kitapçıda bile onu rahat bırakmıyor, sorumluluğu ona yüklüyor o derece bunaltıcı bir durum..

Çocuk, her ne kadar günümüzün bol folik asitli bir bireyi olarak annesine ağzının payını verdiyse de her gün kimbilir kaç defa duyduğu bu 'sen abisin' cümlesi yüzünden ne hissediyor ya da ileride ne hissedecek olabilir kardeşine? Bilinçaltına işlenen bu haksızlık duygusu hayatında nasıl tahribatlara neden olacak? Belki kendini kardeşine karşı gerçekten sorumlu hissedecek ve birgün bu duygunun altında ezilmiş hissedecek kendini ve kardeşinden soğuyacak ya da başından beri bu durumdan nefret edecek ve başından kardeşinden soğuyacak kimbilir..Ama buradan olumlu bir duygu çıkması kolay değil..Kendimizden başka bir çocuğun sorumluluğunu, kendimiz çocukken alabilseydik zaten evren o şekilde işlerdi, o yaşta kendi çocuklarımızı doğururduk, doğuramadığımıza göre sorumluluğunu da alamayız değil mi?

Sonuç olarak, ne abiyi/ablayı bu gereksiz sorumluluk altında ezelim, ne kardeşi gereksiz beklenti içine sokalım..Bir çocuğun hangi sırayla doğarsa doğsun, sorumluluğu sadece anne babaya aittir başka hiç kimseye değil..Kardeşi olduğu için zaten hayatı darmadağın olan çocuğa tam tersi daha çok destek olunmalı, onun hala önemli ve değerli olduğu duygusu aşılanmalı, sorumlu olduğu için değil çok sevdiği için kardeşine destek olmasına yardım edilmeli..

Şimdiye kadar şahit olduğum şahane kardeşlik ilişkileri de hep en yakın arkadaş gibi olunan kardeşlikler..Hepsi birbirine çok destekler, sanki ele ele dünyayı sırtlarına alabilir, kimseye muhtaç olmaz gibi öyle güçlüler ama aynı zamanda kimse kimsenin 2. anne babası da değil, anne baba bir tane..Belki de işin sırrı budur :)

5 Temmuz 2015 Pazar

Afacan Çocukla Tatilin İpuçları

Sevgili okur, eğer çocuğun ağladığında sesi 3 apartman öteden duyulmuyorsa, sen zaten çok şanslı bir insansın, hemen al çocuğunu tatile kids club'ı olan her hangi bir yere git zaten mutlu mesut tatil yaparsın :)

Tatil başladı dakika 1 Sarellam bahçedeki fıskiye ile oynuyor :)


Amaaa..Benim tatlı Sarellam gibi, en ufak çığlığı yan apartman duyulan, asla yemek masasında oturup yemek yemeyen, pusete oturmayan daimi inatçı bir bebeğiniz varsa yamacıma gelin..:)

Size 2 haberim var, öncelikle iyi olandan başlamak isterim. Son 3 senedir her türlü tatil yöntemini denemiş bulunuyoruz.

Kötü haberse %100 doğru yöntemi henüz bulamadık.

Ama en azından deneyimlerimizi paylaşıp, doğruya yakın çözümlerimizi paylaşmak isterim..

  • Ev tutmak doğru bir yöntem olabilir..Ama :) yanınızda mutlaka ev işlerinde size yardım edecek biri/birileri olmalı, çocuğu bana bırakın siz biraz yalnız gezin çocuğum diyen anane/babane candır yoksa tek başınıza hem çocuğun peşinde koş hem yemek, çamaşır derken tatil bitsin diye gün sayarsınız(saymışlığım var )
  • Gittiğiniz yerin gerçekten kaliteli bir kumu, sığ, tertemiz ve sıcak bir denizi olması çok önemli. Yoksa asabi kuşunuz bu deniz soğuk girmem, dibi görünmüyor girmem, korktum çok derin girmem diyebilir. Ya da Sarellam gibi kumu sevmeyip kumdan bir tanecik bile kale yapmayabilir. Tüm günü ayak yıkama musluğunun önünde ellerini yıkayarak geçirebilir.
  • Tabii eğer sahilde eğlenceli bir çocuk grubu varsa yukarıda saydığım tüm koşullar anında çocuk tarafından idare edilebilir de :)
  • Herşey dahil bir otele gidiyorsanız, kids club'ın gerçekten çokk iyi olmasına dikkat edin, mümkünse tavsiye üzerine gidin. Malum hem sizin hem çocuğunuzun gününün yarısı orada geçecek, en azından sizinde biraz eğleneceğiniz bir yer olsun.
  • Yine otelde ve evde kocaman bahçeler hem iyi hem kötü birşey..Başını alıp gitmeyi seven ve seslendiğinizde burdayım demeyen bir çocuğunuz varsa ki benim var, sürekli panik atak yaşayabilirsiniz. Ne kadar küçük alanlı yer o kadar az kaybolma riski.
Mesela bizim ki gibi böyle bahçesi olan bir eve gerek yok :)

Marketin önündeki salıncağa kurulan Sarella, ayakkabıları da atmış keyif yapıyor :)
  • Yine gittiğiniz yer düz duvara tırmanan çocuklar için güvenli mi, yoksa her an başına pahalı bir vazo düşebilir mi çok önemli..Ne kadar minimalist ve sade bir dekorasyon o kadar iyi.. :)
  • Yanınıza her deniz kenarına inişte en az 5 mayo, 3 tane de üst kıyafeti alın..Siz değiştireceksiniz o ıslatacak. Anne ıslanmış diye gelecek :)
  • Ve tabii havuz/deniz-oda ya da ev mesafesi de yine çok önemli..Uzun mesafelerde hayıııır pusette oturmam ama yol da çok uzun yürümem diyen hatta ses tonuyla bunu tüm otelin duymasını sağlayan bebeğiniz için kucakta taşıma mesafesi hayati önem taşır.. :) Sonra tatil ertesi nerde benim ağrı kesicim diye dolaşırsınız benden söylemesi..
  • Bir de tabii ki en sevdiği oyuncakları ve kitapları yanındaysa günün 1-2 saatini filan onlarla kurtarabilirsiniz.
Tatile 5 çift ayakkabıyla gittik ama tüm tatili çıplak ayak geçirdik. :)

Gelelim tamamen kişisel deneyimlerle gidilebilecek yerlere, yapılabilecek şeylere...

  • Güral'ın tüm tesislerini gönül rahatlıyla önerebilirim..Biz Sapanca Güral'a ve Ali Bey'e gittik. Özellikle Ali Bey'deki aqua park tam bir çocuk cenneti, ben bile çok eğlenmiştim. :) Sapanca'da ki otelde de şöyle bir şans var, çocuk havuzu çok güzel, bahçede salıncaklar var. Üstelik bir ebeveyn çocukla ilgilenirken diğeri şahane spalarında keyif çatabiliyor.. :)
  • Bodrum-Akyarlar..Biz ev tutma yöntemini denedik, çok başarılı olduk diyemeyeceğim. Geçen sene aynı yerde otelde kalmıştık, Akyarlar tek bir kez bile akşam yemeği yiyemediğim kısmını hariç tutarsak gerek denizin çok sığ, temiz ve sıcak oluşu gerekse eğlenceli çocuk ortamı dolayısıyla kalbimi kazanmış bir lokasyon.(Bazı beachlerde öğlen ev yemekleri de çıkıyor ki, rahatça çocuğunuzun karnını da doyurabilirsiniz.)
Sokaklarda özgür kız Sare, peşinden koşmaktan yorulmuş anne baba..

  • Ama yurtdışına gidecekseniz mutlaka ev tutun, orada yemek micro dalga sistemi ısıt-ye olduğu için hem yorulmazsınız hem de ev konforu iyi gelir..Çocuğun uyku saatlerinde küçücük bir odada tıkılıp kalmazsınız.
  • Yurtdışındaysanız bol bol park bahçe açık alan gezin, müze ziyaretlerini çocuksuz bir tatilde tekrar gelmek üzere erteleyin derim kendi ruh sağlığınız için..Yaşadıklarımı yazsam kitap olur derler ya ben anlatmayayım ama siz gitmeyin :)
Sareyle tatil pozu, tabii ki kameraya bakmıyoruz :)

  • Kimlik, para kredi kartı gibi şeyleri mümkünse cebinizde saklayın. Bu veletlerin peşinden koşarken bir de çantalar tam mıydı derdine düşmeyin. Bizim yurtdışında öyle bir çanta kaybetme hikayemiz var, akıllara zarar..:)
  • Tatil köyünde/otelde bir şaşkınlık yapıp da a la carte restaurantta filan gideyim demeyin. Çocuğunuz bir saniye masada oturmayacağı ve tüm masaları ziyarete gideceği için canınızın sıkıldığı ve aç kaldığınızla kalabilirsiniz. Ne kadar kalabalık, bol seçenek o kadar iyi..:

Kısaca afacan, ses tonu yüksek, kabına sığmayan bu tatlı veletlerle tatil hiç kolay değil, şekli nasıl olursa olsun..

Yine de Sarellamsız daha tek bir geceyi dışarda ayrı geçirmemiş bir anne olarak, en güzel tatil çocuğunla birlikte olduğun tatildir diyorum :)



Sevgilerrr

27 Haziran 2015 Cumartesi

26 aylık emzirme döneminin sonuna geldik, vatana millete hayırlı olsun :)

Mütevazi olamayacağım, galiba hayatta kendimle en çok gurur duyduğum şeylerden biri bu konu çünkü..

Sareciğe hamileyken her gün dua ederdim sütüm bol olsun diye, neler yapabilirim nasıl süt arttırılır diye araştırır dururdum.

Sonunda son 26 aydır her gün şükrederek ve çokk severek tamamladım bu süreci..

Öncelikle 26 ay dolu dolu emzirmiş bir anne olarak söyleyebilirim ki bu işin üç bacağı var. Birincisi sütünüzün bol olması, ikincisi göğüslerinizin sağlıklı kalması ve en önemlisi çevre baskısı 

Sütün bol olması için yapılacak tek şey var, su içmek. Ben hele ki ilk sene her gün 5 lt su içtim.

Sare çok alerjik bir bebek olduğu için doktorumuz ilk muayene de şöyle dedi, 2 seneden biraz fazla süre benim sana verdiğim rejimi uygular ve emzirirsen sonunda çocuğunun alerji diye birşeyi kalmaz. 

İşte bu cümleden itibaren tüm kırmızı, sarı, turuncu, mor, yeşil sebze&meyvalar ve deniz mahsulleri, süt ürünleri, tavuk ürünleri, baklagiller ve hatta dana eti hayatımdan çıktı..En sevdiğim domatesten tutun da çok basit bir salataya ne bileyim mesela naneye kadar kadar hatta en son ekmeği de yasaklamıştı doktorum neredeyse hiç bir şey yiyemedim. Yasak olmayan ve sınırsız yiyebileceğim tek şey mısırdı.

Bu dönemde herhalde hayatımda bir daha hiç yemeyeceğim kadar çok mısır yedim. :)

Bu kısmı özellikle alerjik bebeği olan anneler için yazıyorum, bebeği bu durumda olup, bu şekilde bence dünyanın en zor rejimlerinden birini yapan annelerle Happy Kinder'de de karşılaşıyoruz. İnsan çocuğu için herşeye katlanıyor tabii ki ama acaba içinde hep bir korkuyla..gerçekten iyi olacak mı? Sonu belli olmayan karanlık bir tünelde son hız gidiyor gibi oluyorsun ucunda aydınlık olacak umuduyla..

Güzel haberi veriyorum tünelin sonu aydınlıkmış :)

Sare şu an 27 aylık ve yumurtayı toplu iğne kadar başı yese vucudu kan toplarıyla dolardı , şu an 1 yumurtayı gayet güzel yiyebiliyor, inek sütü içebiliyor hatta domates ve çilek bile yiyebiliyor.

Gerçekten alerji sorunumuz bitti :) Anne sütü mucizesi diye ben buna derim!

2. konuda sürecin iki taraf içinde mutlu olması için sağlıklı göğüslere sahip olmak..Kanama, tahriş olma gibi durumlarda anne çok canı yandığı için ister istemez bu süreçten yorulabiliyor. Bunun için mucize önerim hemen aşağıda..

Bana bu reçeteyi eczacım vermişti, uyguladım tek bir gün bile canım yanmadan yoluma devam ettim.

Bepanthane krem
Evicap(e vitamini kapsülü)
Badem yağı
medicassol krem

Hepsini ufak bir kapta karıştırıp, doğurmanıza 10 gün kala sabah, öğlen, akşam sürüyorsunuz(Hatta mümkünse her fırsatta). Aynı şekilde doğumla beraber de bu uygulamaya devam edip yanında bu iş geliştirilmiş iyi bir krem kullanırsanız fıstık gibi canınız acımadan bu süreci bitirirsiniz benden söylemesi.

Ve en önemli bacağa geldik. Çevre baskısı!

Çevrenizde annenizden tutun da sokaktaki bir yabancıya kadar kendi çocuğunu o ya da bu sebepten emzirememiş bir sürü kadın, ayyy canım zaten anne sütünün %99'u su, ne gerek var emzirmeyeeee valla benim doktorum çok gereksiz hiç bir faydası yok dedi diyecek :)

Eşiniz dahil bir sürü insan 'anladık çok emzirdin hadi artık bırak' diyecek, diyecek de diyecek..

Bir müşterimiz anlatmıştı, tüm aileyi toplamış bir gün, bakın demiş göğüs beni göğsüm, çocuk benim çocuğum, istediğim kadar emziririm rahat bırakın artık göğüslerimi..:)

Aynen katılıyorum, göğüs sizin göğsünüz, kurduğunuz iletişim sadece size ait, faydalı olup olmadığına da siz annesi olarak karar verebilirsiniz.

Bazı çocuk 10. ayda kendi bırakır, ona o kadarı yetmiştir, bazı çocuk Sare gibi 26 ay emer bırakır, her çocuk kendi ihtiyacına göre emer. 

Sonunda bırakırken öyle büyük travmalara, acı kırmızı biberler sürmeye filan da gerek yok. Ona artık abla/abi olduğunu ve bebeklerin sütü anneden çocukların bardaktan içtiği anlatmak yeterli oluyor. 2-3 gün kabullenme süresi oluyor tabii ki çok ağlıyor ama ona şevkatle hep bunu tekrar edince ve ona güzel sütler ikram edince (ben tarçın kabuğu filan koymuştum tatlansın diye sütünün içine) en geç bir hafta sonra kendinden bırakıyor..

Çok uzun bir yazı oldu buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim :)

Bence dünyadaki en güzel bağlardan, ilişkilerden biri bu.. tadını çıkartın! :)

Umarım tüm hamilelere ve yeni annelere yardımcı olabilmişimdir. 

Sevgilerr,










5 Mart 2015 Perşembe

Çocuklarımız için acil durumlarda ilk yardım eğitimi


Geçen haftalarda Şehrin Çocuk Hali'nin düzenlediği İlkyardım eğitimi Happy Kinder'de gerçekleşti.
Açıkçası bu eğitimin bizde olacağını ilk duyduğumda hmm faydalı birşeyler duyacağım herhalde demiştim ama bu kadar hayati şeyler öğreneceğim hiç aklıma gelmemişti.

Son derece zevkli, neredeyse doğumgünü gibi hazırlıklar yapılan kış bahçemizde ilkyardım sanıyorum ancak bu kadar keyifli anlatılırdı. Buradan öncelikle bu şahane organizasyon için Şehrin Çocuk Hali'ne ve sitenin sahibi Özge Lokmanhekim'e, bize birbirinden değerli bilgiler veren  eğitimcimiz Tüten Çelebioğlu'na, hayran kaldığım organizasyon masası için Partyfoni'ye ve sahibi Seray Koçak'a çok teşekkür ediyorum.






Şimdi gelelim esas konuya..Bu eğitimde çocuğumuzun başına gelecek aksiliklerde nasıl davranmalıyız onu öğrendim..Hiç olmasın ama oldu ki üzerine kaynar su döküldü, birden bire nefessiz kaldı, yolda köpek ısırdı, parmaklarını elektrik düğmesine soktuğunda neler yapmalıyız?

Ve hatta eğitimin sonunda düşündüğüm şey şu oldu, ben bu durumlar için neden daha önce hiç eğitim almamışım ki!

Sizinle eğitimden aldığım notları paylaşmak istiyorum ama şunu da belirtmeliyim ki, bunlar kesin yapılması gereken şeyler olmayabilir tamamen benim o derste anladığım notlardır..
Daha detaylı bilgi için, CPR Kids videolarını izleyebilir ve çocuklar için ilkyardım eğitimlerine katılabilirsiniz.



Öncelikle öğrenilmesi gereken bilgi, sanıyorum 112 ile ilgili..Acil bir durumda 112'yi aradığınızda, ambulans sizi o an müsait olan ve sizin ihtiyacınıza uygun devlet hastanesine götürüyor.

Oysa ki, özel bir ambulans (eğer önce sağlık sigortanızın olduğu şirketi arayıp oradan ambulans talep etmemişseniz) sizden nakit olarak ambulans bedelini almadan hastayı götürmüyor. Söz konusu rakamda hali hazırda her an nakit olarak taşınabilecek bir tutar olmadığından, zamanla yarışırken eğer yanınızda nakitiniz yoksa ya sigorta şirketinizi aramanızı ya da 112'yi aramanızı tavsiye ediyorlar..

Yanık içinde yine 114'ü aramamız gerekiyor. Bizi yanık servisi olan en yakın hastaneye götürüyorlar.

Gelelim ilkyardım bilgilerine..

Çocuk havale geçirdiğinde çocuğu yere yatırıp yan çevirmek, çocuğun hava yolunu açık tutmayı sağlıyor, sonrasında hemen ambulans çağırmak gerekiyor.

Havale belirtileri, gözlerinin kayması, tepkilerinin tuhaflaşması..

37.5 derecede havale geçiren çocuklar varmış, yani ateşin çok yükselmesi havalenin olmazsa olmaz şartı değilmiş.. 

Yüksek ateşte en önemli şey bol su içmek. Ateşi yüksekken çocuğa çok yemek yedirip vücudun ateşle olan savaşını yemeğe enerji harcatarak bölmemeliyiz. Bol sıvı vermeliyiz.

Bir de yanıktan bahsetmek istiyorum. Çocuklarda yanan yeri 20 dk soğuk suya tutup ardından strech filmle sarmak ya da bulamazsak naylon torba geçirip havayla temasını önlemek çok önemli..Bunu yaptığımızda yangının derinin iyice içine doğru inmesini önlemiş oluyoruz.

Ve eğer oldu ki kıyafeti üstünde yandıysa, o zamanda hemen kıyafeti üstünden çıkarmıyoruz ki deri yanıkla beraber kalkmasın..Kıyafetin üzerinden suya tutuyoruz, sonrasında makasla keserek kıyafeti çıkartıyoruz ya da en iyisi doktor çıkartıyor..

Benim bu eğitimden öğrendiklerimden bazıları bu kadar..

Umarım işinize yaramıştır..Daha fazlası için ilkyardım eğitimlerini takip etmenizi öneririm..:)

Sevgiler,


11 Eylül 2014 Perşembe

Bakıcı mı anne mi kreş mi işte tüm mesele bu!

Çalışan her annenin geceleri uykusunu kaçıran bir soruyla başbaşayız..

Bu öyle bir denklem ki, yaşayan bilir, bebeğine kendin baktığında 24 saati birlikte geçirmekten ama daha önemlisi kendin için 10 dk. bile ayıramamaktan mesela çok basit ama saçını bile tarayamamaktan bir yerden sonra sinirlerin gerilmemesi imkansız oluyor..Bu durumda bebeğine yarardan çok zarar verebiliyorsun..

Çalışıyorsan bakıcı baksa, paranokyalaşıp evin her yerine kameralar döşüyor, gün içinde evi gözetliyorsun, bebeğime parkta cips yedirmiş midir acaba diye kara kara düşünüp, yok yok iyi bir kadın o hem bebeğimi de çok seviyor diye kendini avutuyorsun..

Annen ya da kayınvaliden bakıyorsa, bu sefer için rahat ama senin şu genç yaşında 24 saat baş edemediğin cücene,  tam da rahat edeceği zamanda, azgın miniğine sırf senin hatrın için bakan ve bu yüzden fıtık olan anneni gördükçe vicdan azabı yaşıyorsun..

Ya da kreşe yolluyorsun ve sürekli acaba orada mutlu mu diye sorup duruyorsun kendine ve öğretmenine..

Benim bu çok da kolay olmayan sorulara cevabım Sare'nin annesi olarak kreş oldu..

İyi ki de öyle olmuş..Sare'yi 10 gibi bıraktığım kreşten 3 gibi alıyorum..Bu sürede ben işlerimi hallederken, Sare'de arkadaşlarıyla oyunlar oynuyor..Gönderdiğim okulda her biri bu konuda uzmanlaşmış üniversite mezunu öğretmenler çalışıyor, 3 çocuk için 3 öğretmenleri var, yani aslında bire bir eğitim alıyor..Arkadaşlarıyla birlikte yemek yemeyi, dans etmeyi, uyumayı, resim yapmayı öğreniyor..Hangi saatte yemek yiyeceği, uyuyacağı belli..


Sarecim en sevdiği süpürgesiyle :)


Arada bir keyifsiz olursa da hiç zorlamıyorum ve o günü benimle ya da işim varsa babanesi veya halasıyla geçiriyor..Arada bir olduğu için onları da yormuş olmuyoruz..


bizimki kendini oyuncak sanmış kutuya girmiş :)


Ben kreşten kendi adıma çok ama çokk memnunum..Hem ben kendime zaman ayırıyorum hem sare sosyalleşiyor hem de birlikte geçirdiğimiz zamanın kalitesi çok daha fazla yükseldi.
Topitop sonbahar partisinde :)

Kreş mi bakıcı mı diye bu aralar o kadar çok soru aldım ki, bu konuyu buraya taşımak istedim.

Umarım faydalı olmuştur :)

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Anne Kız Bodrum Macerası

O kadar koşturmalı bir yaz ki yazın son günleri ve ben hala yazın başlamasını bekliyorum o kadar düşünün..

Dağına göre kar meselesine inanan biri olarak şikayet etmiyorum elbette, az da olsa bulduğum kaçamak fırsatları değerlendirip, ucundan bir yazın tadına varmaya çalıyorum ara ara..

İşte o aralardan birinde annemle babamı Bodrum'a yerleştirmeye giderken, bizde Sarellamla birkaç gün hayattan çaldık..

Bebekle yalnız tatil fikri ne yalan söyleyeyim, ilk başta biraz acaba hissine neden  oldu..Çünkü bu kaçamakta sağlık şartlarından dolayı maalesef annem ve babamla kalamayacaktık..

Alaçatı'cı bir insan olarak, ilk Bodrum deneyimimizde, kızımla hersey dahil bir tatil köyüne rezervasyon yaptırdık.

Bu hersey dahil sistemi ve otelin denizi bizi cezbetmeyince ise sordum soruşturdum bebekle denize girmek için en güzel yer Akyarlar dediler, bizde atladık gittik Akyarlar'a, tatilcilerin olmadığı, yazlıkçıların takıldığı hatta her şezlongun sezon başından rezervesinin yapıldığı bir yerde bütün tatili geçirdik..

Sarellam, korktuğumun aksine herşeye çok çabuk uyum sağladı, her yerde ama her yerde kendine arkadaslar edindi(benim en ufak bir çabam olmadan :)), çok güzel uyudu, yedi, oynadı..(maşallah diyelim :)




Bende hayatımı tamamen ona uydurdum, sahilin önündeki şezlonga kuruldum, bol bol gölgelik yaptırdım semsiyelerle, ona ekstra sezlong aldım ki rahat uyusun, yemek düzenini aksatmadım ve onu olabildiğince özgür bıraktım..


Tabii ki eski bütün gün güneşin altında yat, gece eğlen, uzun uzun yemekler ye tatili olmadı ama kızımla çokkk çokk eğlendiğimiz, birbirimizle vakit geçirmenin tadını çıkardığımız, yeni yerler keşfettiğimiz muhteşem bir tatil oldu..
Havaalanında muhabbet koyu..

Tek basıma pusete hakim olamamaktan korktugum icin kanguruyla gezdik..İyi ki de öyle yapmışız..

Ve eve dönüş.. 

Bebeğinizle yalnız tatile çıkacaksanız ya da bunu hayal ediyorsanız, rahat geçirmek için önerilerimi aşağıda bulabilirsiniz..Belki unuttuklarım olabilir listede affola..

-kendinize mümkün olduğunca minik bir valiz alın (ben kot etegim ve 3 tshirtümle gittim)
-bebeğe bol bol giyecek
-bebek bezi, deniz bezi
-ates düşürücü fitil, termometre, alkollu mendil, yara bandı gibi acil saglıksal seyler
-en sevdigi oyuncagı
-denizde oynaması için oyuncak(ya da gittiğiniz yerden alabilirsiniz)
-yüksek korumalı günes kremi-after sun'ı
-yıkama jeli
-banyo havlusu
-carsafı(çantanızda olsun, uyudugunda hemen ortersiniz)
-birkaç kutu hazır mama(ben hic kullanmadım ama bakarsınız gittiğiniz yerde birşey bulamazsınız acil durumda hayat kurtarır-ben hipp'in mamasını aldım yanıma)
-ucak saatini onun uyku saatine göre alın ve mümkünse en geniş koltugu alıp yanınıza birini oturtmaması için yalvarın check in'ini yapan memura..
-bir de kalkış ve iniste emzirin ya da su icirin bunu herkes biliyordur zaten :)

sanırım bu kadar..

Bir de kahkahalarınızı aldınız mı yanınıza tamamdır, hazırsınız bile tatile :)